14 Ocak 2008 Pazartesi

NAZIM NAZIM DEDİKLERİ...

Nazım Hikmet 12 Ağustos 1925 tarihinde İstiklal Mahkemesi huzurunda komunizm propagandası yahmak suçu ile 15 yıl ağır hapse mahkum olmuştu. İkinci defa 1938 yılında harp okulu talebeleri arasında gene komunizm propagandası yapmaktan tekrar 15 yıl ağır hapse;

Üçüncü defa ise gene aynı yıl içinde deniz kuvvetlerimize mensup subay ve eratı isyana teşvik suçundan 28 yıl ağır hapse mahkum edilmiş müzmin bir sabıkalı idi.

1950 yılında cezasının büyükçe bir kısmı affedilmek suretiyle hürriyetine kavuşturulmuş olmasına rağmen, 1951 yılında Türkiye’den kaçmış, Moskova’da ilk verdiği beyanatta “Benim asıl vatanım Rusya’dır” demek suretiyle Türk milleti ve Türk vatanı ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını bir kere daha açıkça ifade etmişti. Nazım Hikmet 12 yıl yaşadığı Moskova’da ve diğer demirperde ülkelerinde fasılasız Türkiye aleyhinde faaliyet göstermiş, her gün beş ayrı saatte Türkçe yayın yapan Komunist bizim radyoyu idare etmişti.

Türk’ e düşman olmanın derecesine bakın ki; Moskova’da yaşadıktan bir süre sonra, Polonya’ya gitmiş, kendisinin Polonyalı bir aileden geldiğini ispat etmek suretiyle RAN olan soyadının yerine VERZANSKİ soyadını almıştır. Daha sonra yazdığı LEHİSTAN MEKTUBU başlıklı şiirinde de;

“Göğsümü kabartmıyor değil / Dedelerimin birinin Leh’li oluşu..” demektedir. Nazım Hikmet 2 Haziran 1963 yılında öldükten sonra Türkiye’ de bıraktığı ve yetiştirdiği Marksist kafalarla, onlara ayak uyduran gafil kafalar, Nazım’ın ihanetini unutturmak istemişler, onun VATAN HAİNİ değil, VATAN ŞAİRİ olduğu yalanını, bir gerçekmiş gibi yaymışlardır.

Bilindiği gibi Nazım’ın eserlerinden oluşan ve hakkından methiye olarak kaleme alınan kitapların sayısı 70’ e ulaşmış olmasına karşın, onun gerçek hüviyetini açıklayan, faaliyetlerini, mahkumiyetini, ihanetini ve komunizmle ma’lül olan şifa bulmaz hastalığını dile getiren Necdet SANCAR’ ın NAZIM HİKMET MASALI adlı kitabı istisna edilirse henüz yayınlanmamıştır. Masum ve körpe dimağlar bu yalanla tersyüz edilmiştir. İşte bu kitabımızda bu vazifeyi yerine getirmek istiyoruz. Yani yanıltılan, tersyüz edilen, hatta Nazım’ın eserleriyle tahrik ve tahrip edilen dimağları tamir ve tenvir etmek istiyoruz.

Bir hususu daha hatırlatalım ki; Nazım Hikmet methiyeciliği sadece onun adına yayınlanan kitaplar vasıtasıyla yapılmamıştır. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerimizde doğum ve ölüm yıldönümlerinde onu anmak için toplantılar tertiplenmiştir. Adı ilerici, devrimci maskesi ile gizlenmek istenen Marksist teşekküller, onun adına ödül verilmesi için faaliyette bulunmuşlardır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Devrimci kuruluşların salonlarında Nazım Hikmet adına sergiler düzenlenmiştir. Kısa adı DİSK olan bir işçi teşekkülünün, GREV kararı aldığı fabrikaların kapılarına boy boy N. Hikmet resimleri asılmıştır. Dahası var; onun adına albümler, tablolar, takvimler yaptırmışlardır.

Solcu sosyalist, Marksist yazarların yanında Ankara ve İzmir Belediye Başkanları, Nazım Hikmet’in Moskova’ daki mezarlarını ziyaret programları tertip etmişlerdir. Hatırlarda olduğu üzere 1975 yılının Ekim ayı içinde CHP’ nin Ankara Belediye Başkanı olan Vedat DALOKAY, Moskova Belediye Başkanı’nın davetlisi olarak Rusya’ya çağrılmıştı. İstanbul ve Ankara’ da yayınlanan bir kısım gazeteler, Vedat DALOKAY’ ın Moskova seyahati dolayısı ile, Ankara’ dan götüreceği bir torba toprağı VATAN ŞAİRİ dediği Nazım Hikmet’ in mezarına serpeceğini haber vermişlerdi.

Vedat DALOKAY böylesi resmi davete icabet ederken Nazım Hikmet’in mezarına toprak götürmek gibi oldukça utanç verici bir harekete tevessül etmeyeceği zannedilmişti. Çünkü Vedat DALOKAY önce bir partiyi temsil etmekte idi. Hem de mecliste en çok üyesi bulunan bir partiyi. Hiç değilse mensup olduğu partiyi düşünerek bir takım hain kafaları sevindirecek bir harekete tevessül edemezdi. Üstelik Vedat DALOKAY dünyanın her yerinde olduğu gibi, Marksist ve Komünistlerin hırsız adını verdikleri bir kişi idi. Çünkü komünizmin lügatında zenginlik eşittir hırsızlık demekti.

Vedat DALOKAY’ da Türkiye’mizin sayılı zenginlerinden biri olduğuna göre, malına, servetine, GÖZ DİKEN zihniyeti memnun edecek bir harekette bulunamazdı.

LAKİN !...

Vedat DALOKAY böylesi masum düşünenleri şaşırtan, camiden çıkıpta CHP’ ye oy veren yoksul vatandaşımızı fazlasıyla utandıran bir harekete tevessül etmiş, şimdiye kadar en büyük Türk düşmanlarının, en hain satılmışın, en iğrenç bir komünistin bile cesaret edemeyeceği bir işi yapmış, VATAN toprağını bir VATAN HAİNİ’ nin mezarına götürmüştü...

Bir kısım gazetenin haberine bakılırsa, Ankara’ dan alınıp Rusya’ ya Nazım Hikmet’ in mezarına götürülen toprak, Anayasa’yı ihlal suçu ile daha doğrusu Türkiye’ de Marksist Leninist bir düzeni hakim kılmak suçu ile idam edilmiş olan Deniz GEZMİŞ’ in mezarından alınmıştır. Vedat DALOKAY’ ın sanki yapacak başka bir işi kalmamıştı. Rusya dönüşünde de, Sovyetlerde nasıl bir anlaşmaya varıldığı haberlerinden ziyade, LENİN’ in büstü önünde, KIZIL MEYDANDA ve Nazım Hikmet’ in mezarı başında boy boy resimleri yayınlanmıştır. Üstelik Nazım Hikmet’ in mezarının Türkiye’ ye getirileceğini beyan etmişti.

Dalokay’ ın bu davranış ve beyanları, hiç şüphesiz Marksist militanlar için Nazım Hikmet adına daha doğrusu komunizm adına yapageldikleri propagandalar için yeni bir cesaret kaynağı olmuştu.

VATAN HAİNİ Mİ, VATAN ŞAİRİ Mİ? Kitabımızı dikkatle tetkik edenler, eğer kafalarında bir tereddüt varsa ümit ederiz ki, hem onlardan kurtulacaklar, hem de Nazım Hikmet adına söylenenlerin sinsi, korkunç bir yalan ve propagandadan başka bir şey olmadığına kani olacaklardır...

İlhan DARENDELİĞOĞLU, 15 Şubat 1978

Hiç yorum yok: